demokrasi kronoloji

DEMOKRASİ DÜŞÜNCESİNİN GELİŞİMİ VE DEMOKRASİ KAVRAMI
İlk ve Orta Çağda Demokrasi Kavramı
Demokrasi sözcüğü Eski Yunancada demos(halk) ve kratos(iktidar-egemenlik) sözcüklerinin birleşmesi ile oluşmuş olup kısaca halkın egemenliği demektir. Dünyada ilk demokrasi benzeri yönetimler Polis adı verilen Eski Yunan şehir devletlerinde görülür. Ancak bu demokrasi anlayışı günümüzden biraz farklı idi. Eski Yunan demokrasinin özellikleri şunlardır.
  1- Kölelerin        2- O şehir devleti halkı olmayanları
3- Kadınların      4- 26 yaşından küçüklerin oy hakları yoktu.
  Eski Yunanda demokrasiyi geliştiren önemli filozoflar ve görüşleri şunlardır.
a- Sokrates (Sokrat): Toplumu erdemli ve asil kimseler yönetmelidir. Nasıl ki bir iş için usta lazımdır , yönetim görevi için seçilen yöneticilerde erdemli ve asil olmalıdır.
b- Platon(Eflatun): Demokrasi yoksullar ve zenginler arası ortaya çıkan savaşların sonucu olup ancak aşağı tabaka ve köleler geniş haklar tanınması iyi değildir. Bu Tiranlık(zorba yönetici) ortaya çıkarır. Platon meşrutiyeti (Monarşi ile demokrasi karışımı) savunur.
c- Aritotales(Aristo): Aristokrasi(Asiller) yönetimini savunur. Ona göre devleti aristokratlar yönetmeli ve devletin temel amacı ahlaklı insanlar yetiştirmek olmalıdır.
  Eski Yunan filozoflarına sofistler denmekte olup bunlar hukuku ikiye ayırmışlardır. A- Doğal Hukuk  B- Pozitif Hukuk(insanlar tarafından konulan kanunlar)

Eski Yunan Demokrasi ile Günümüz demokrasisinin temel farkları;
1- Eski Yunanda doğrudan demokrasi(bireylerin doğrudan doğruya yönetime katılarak kararları bizzat kendisinin alması) , günümüzde ise temsili demokrasi (Toplumun seçtiği temsilciler vasıtasıyla kendisini yönetmesi milletvekili gibi)vardır.
  2- Eski Yunanda köle ve kadınları siyasal ve sosyal hakları yok iken günümüzde herkesin siyasal ve sosyal hakları vardır.
  3- Eski Yunanda Aristokratlara(asillere) birçok haklar verilmiş, halkın ise böyle hakları yok, günümüzde ise herkes eşit kabul edilmiştir.

Ortaçağda demokrasi kavramının özellikleri ise;
  1-Ortaçağda ise demokrasi yönetimleri söz konusu değildi. Bu çağda Avrupa da Feodalite(derebeylik) sistemi hakim olup Hıristiyanlık dini ve skolastik düşünce hakimdi.
  2-Bu dönemde Avrupa da kanunlar olmayıp yönetme gücünün beylere ya da krala Tanrı tarafından verildiğine inanılıyordu. Bu nedenle feodal beylerin ve kralların sınırsız yetkileri vardı.
3- Özgürlük ve eşitlik olmayıp, Toplum çeşitli sınıflara ayrılmış en önemlisi ise asiller sınıfı idi. Halk ise feodal beyler ve asillerin topraklarında çalışırlar ve hiçbir hakka sahip değildi.
  Ortaçağda en önemli demokrasi filozofu Akinolu Tomas’dır.

Magna Carta Libertatum: Büyük özgürlük fermanı adı verilen bu belge 1215 te İngiltere kralı I.(Yurtsuz) John’un halka bazı haklar tanıdığı fermandır. Bu fermanın özellikleri;
  1- Dünyada günümüz demokrasisinin ilk temeli teşkil eden belgedir.
  2- Kanun üstünlüğü kabul edilerek kimsenin mahkeme kararı olmadan tutuklanmaması ve cezalandırılmaması esasını öngörür.
  3- Halka vergi için avantajlar veriliyor hiç kimse gücünden çok vergi ödemeyecek, kral keyfi vergi koyamayacaktı.
4- Kralın yanında parlamento adıyla bir meclis açılacak ve halk yönetime katılmaya başlayacaktı. Dolayısıyla ilk kez halk yönetime katılmaya başladı.

Yeniçağda Demokrasi Düşüncesi
  15. yüzyıl ortalarında Avrupa’da matbaanın bulunması halkta okur-yazar olmaya başladı ve Rönesans ortaya çıktı. Rönesans ile dine dayalı olan ve bilime önem vermeyen Skolâstik düşünce zayıfladı ve onun yerini insan sevgisini ve insanın değerli bir varlık olduğunu kabul eden Hümanizm(Hümanist felsefe-Hümanist yaklaşım) aldı. Hümanizm kavramı Avrupa’da yaygınlaştıkça dinden uzaklaşmalar başladı ve böylece Reform başladı. Zamanla da Kapitalizm ve Liberalizm gibi kavramlar ortaya çıktı.
Kapitalizm: Serbest piyasa ekonomisi ve sermaye üstünlüğü demektir.

Liberalizm: İnsanların her alanda özgürlüğünü savunan düşünce sistemidir. Liberalizm görüşünü Thomas Hobbes, John Locke, Montesquieu, Jean Jacgues Russo ve Immanuel Kant gibi filozoflar savunmuşlardır. Önce ABD’nin bağımsızlığı ile Virjinya Haklar Bildirgesi daha sonra Fransız ihtilali ile İnsan ve Vatandaşlık hakları beyannamesi ile İnsan Hakları, özgürlük ve eşitlik gibi kavramlar hızla yayıldı.. Diğer yandan devlet yönetiminde ise ilk olarak İngiltere de Parlamento(meclis) kurularak halk hükümdarın yanında yönetime katıldı. Daha sonra ABD nin kurulması ile ilk kez halkın seçimi ile başa geçen başkanlık sistemi benimsendi, daha sonrada Fransa da Fransız devrimi ile krallık yıkılarak Cumhuriyet ilan edildi.
20. Yüzyılda Demokrasi Düşüncesi

  20. yy da  sanayi devrimi ile birlikte ortaya çıkan İşçi sınıfı İnsan Hakları, özgürlük ve eşitlik gibi kavramların yaygınlaşması için büyük çabalar sarf etti. Avrupa’da 1830 ve 1848 ihtilalları görüldü. Bu ihtilallar neticesinde Avrupa da ki birçok ülkede Parlamenter monarşiler kuruldu, halk yönetime katıldı. Ayrıca Birinci kuşak haklar dediğimiz. Haklar ortaya çıktı. Bu haklar şunlardır. Yaşama hakkı-Kişi Dokunulmazlığı-Sağlık hakkı-Dilekçe hakkı-özel yaşamın gizliliği-konut dokunulmazlığı-seçme ve seçilme hakkı-Düşünce, kanaat ve ifade özgürlüğü-Din ve vicdan özgürlüğü-Haberleşme özgürlüğü-Yerleşme ve seyahat özgürlüğü-Toplantı hak ve özgürlüğüdür. 20. yy ortalarından itibaren ise İkinci kuşak haklar dediğimiz haklar ortaya çıktı. Bunlar Mülkiyet hakkı-Girişim özgürlüğü-Çalışma özgürlüğü-Sosyal güvenlik hakkı-Sendika hakkı- Toplu sözleşme ve grev hakkı-Eğitim hakkı-Bilim sanat-Basın özgürlüğüdür.

DEMOKRASİNİN İLKE VE KURUMLARI

Bir siyasi rejimin demokrasi olarak nitelendirilmesi için şu ilke ve kurumlara sahip olması gerekir
  1- Seçimler ve Temsil            2- Siyasi Partiler
  3- Çoğulculuk ve katılım          4-Hukukun üstünlüğü

Seçimler ve Temsil
  Seçim,halkın doğrudan yada dolaylı olarak yönetme gücünü kullanacak olanları belirlemesi demektir. Ülkemizde seçimler; Genel seçimler(milletvekili) Yerel seçimler(il genel meclisi, belediye başkanı, muhtar seçimi) ve Halk oylaması şeklinde yapılır. Seçimlerin işlevleri ve yararları şunlardır.
  1- Seçimler insanların siyasi konularda eğitilmelerini ve bilgi sahibi olmalarını sağlar.
  2- Seçim, siyasi otoritenin dayandığı halk desteğini ölçen bir araçtır. Partilerin aldıkları oy halk desteğini gösterir.
  3- Seçim siyasi mücadelenin sonuçları için önemlidir. Zira hangi partinin galip çıktığını gösterir.
  4- Seçimler demokrasinin zaman zaman içine düştüğü bunalımların çözümlenmesine yarayan bir araçtır.
  Seçimlerde Çoğunluk sistemi yada Nispi Temsil sistemi yöntemi uygulanır.

Çoğunluk sistemi: Bir seçim çevresinde seçime giren partiler arasında en çok oy alan partinin seçimi kazandığı sistemdir.

Nispi temsil sistemi: Bir seçim bölgesinde siyasi partilerin aldıkları geçerli oy oranına göre temsilci çıkardığı sistemdir. Ülkemizde Nispi temsil sistemi uygulanmakta olup öncelikle tüm Türkiye de partinin aldığı oya bakılır. Ülkemizde bu oy barajı %10 dur. Örneğin Afyonda A Partisi en yüksek oyu alsa bile seçim barajını geçemezse temsilci(milletvekili) çıkaramaz.
  Nispi temsil sisteminde salt çoğunluğu alan parti
  (Türkiye de Parlamentoda yani TBMM de 550 milletvekili vardır. Salt çoğunluk yarısının bir fazlası olup 276 milletvekili ve üstü çıkaran parti iktidara geçer. Eğer hiçbir parti tek başına 276 rakamına ulaşamaz ise 2 yada daha fazla parti hükümeti kurar. Bu tip hükümetlere Koalisyon Hükümeti denir.) Yönetime geçenlere iktidar geçemeyenlere ise Muhalefet denir. Muhalefet partileri içinde ençok milletvekili çıkarana da Ana Muhalefet denir.

Ülkemizde seçimlerin özellikleri ise
  1-serbest, 2-Eşit, 3-Gizli oy, 4-Genel oy, 5- Açık sayım ve döküm şeklindedir.Anayasamıza göre seçimler 4 yılda bir yapılır. Ülkemizde 18 yaşını her vatandaş Seçme hakkını kullanabilir.

Seçme hakkını kullanamayacaklar;
  1- 18 yaşını doldurmayanlar 2-Silah altında bulunan er ve erbaşlar 3- Askeri öğrenciler 4- taksirli suçlar hariç hapiste yatanlar.
Ülkemizde seçilme hakkını kullanamayacaklar ise;
  1- 25 yaşını doldurmayanlar 2- Türkiye vatandaşı olmayanlar 3- En az İlkokul mezunu olmayanlar 4- Kısıtlı ve özürlüler 5- Askerlik hizmetini yapmamış olanlar 6- Ağır suçlular.

Referandum ise; Herhangi bir konuda yapılan halk oylaması olup halkın evet yada hayır şeklinde görüşünü bildirmesi demektir.

Siyasi Partiler
  Bir program çerçevesinde oluşturulan ve iktidara gelmeyi amaçlayan siyasal örgütlere parti denir. Siyasi partiler demokratik hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Halk kendi düşüncesine uyan partilere oy vererek iktidara gelmesini sağlarlar. Siyasi partiler önceden izin almaksızın kurulurlar ancak anayasaya aykırı hareket edemezler. Her partinin yönetim kurumları ve teşkilatları ayrıca tüzük ve programları olmak zorundadır.
Ülkemizde siyasal partilere üye olamayacaklar ise;
  1- Hâkimler, savcılar ve yüksek yargı organları mensupları  2- Kamu görevlileri(memurlar,öğretmenler vs)  3- Silahlı kuvvetler mensupları  4- Yüksek öğrenim öncesi öğrenciler (İlköğretim ve Lise öğrencileri)
  Anayasaya aykırı hareket eden partiler Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısın davası ile Anayasa mahkemesi tarafından kapatılabilir.

Çoğulculuk: değişik görüşlerin varlığını ve yaşama hakkını tanımak demektir.

Katılım: halkın siyasal karar verme sürecinde etkin olarak rol alması demektir.

Sivil Toplum: devlet otoritesi dışında gönüllü kuruluşlardır.

Hukukun Üstünlüğü: Bir devlette yasama organı da dahil her kişi ve kurumun hukuk kurallarına yani anayasa ve kanunlara uyması demektir. Böyle devletlere Hukuk devleti denir. Hukuk devleti kavramını ilk ortaya atan Immanuel Kant’ tır.

TÜRKİYE’DE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ VE İNSAN HAKLARI
A-Osmanlı Dönemi
    Osmanlı devleti Monarşi şeklinde yönetilmekte olup yasama, yürütme ve yargı padişahın elinde idi. Ancak 1789 da Fransız ihtilali ile ortaya çıkan süreçten Osmanlı da etkilendi. Osmanlıda görülen demokratikleşme aşamaları şu şekildedir.
1- Sened-i İttifak: 1808 de II. Mahmut döneminde ayanlar ile yapılan bir anlaşma olup ayanlara bazı haklar verildi. Böylece padişahın hakları ilk kez kısıtlandı bu yönüyle Sened- İttifak Magna Carta ya benzemektedir.
2- Tanzimat Fermanı: 1839 da Padişah Abdülmecit döneminde Mustafa Reşit paşanın yardımlarıyla hazırlanan bir ferman olup tebaa(vatandaşlara) bazı haklar tanınmıştır. Gülhane Parkında okunup ilan edildiği için Gülhane Hatt-ı Hümayunu da denilen bu ferman ile Halkın can ve mal güvenliği kanunla sağlanmış , yargılanmadan cezalandırılmama ilkesi getirilmiştir. Böylece yargı gücü Padişahtan alınmıştır.
3- I. Meşrutiyet: Hükümdarı yanında bir meclis açılarak halkın kısmen yönetime katıldığı idare şekline Meşrutiyet yada Parlamenter Monarşi denir. Osmanlıda Mithat paşanın çalışmaları ile Padişah II. Abdülhamit döneminde Kanun-ı esasi(Anayasa) ilan edilerek Meşrutiyet yönetime geçildi. Meclis-i Mebusan( üyeleri seçimler sonucunda oluşturulan halk meclisi)  ve Meclis-i Ayan(üyeleri Padişah tarafından belirlenen meclis) adında 2 meclis oluşturuldu. Vatandaşlara çeşitli haklar verildi. Ancak II. Abdülhamit 93 Harbi(1877–1878 Osmanlı-Rus savaşı) sebebiyle meşrutiyet yönetimini sona erdirdi.


4- II. Meşrutiyet: Meşrutiyet yönetiminin kaldırılması ile Meşrutiyet isteyen Osmanlı aydınları (Jön Türkler yada Genç Osmanlılar) ittihat ve Terakki partisini kurarak mücadeleye başladılar. 1908 de II. Abdülhamit tekrar Meşrutiyeti ilan etti. Böylece II. Meşrutiyet dönemi başladı. Ancak önceleri demokratik ortam varken 1913 te Enver Paşa darbe yaparak iktidarı ele geçirdi. Ve I. Dünya savaşı sonuna kadar(1918) İttihat ve Terakki Partisi diktatörlüğü başladı. 1918 den saltanatın Kaldırılmasıyla Osmanlı devletinin yıkışlına kadar genelde Hürriyet ve İtilaf fırkası devlet yönetimine hakim oldu.

B- Cumhuriyet Dönemi
    1-23 Nisan 1920 de TBMM nin açılış ile Halk egemenliği başladı.
2-1921 de Anayasası kabul edildi.
  3- 1924 anayasası kabul edildi.
  4- 1928 de Türk devletinin dini İslam dır maddesi anayasadan çıkarıldı.
5- 1937 de Atatürk ilkeleri anayasalarımıza girdi.
  6- 1961 ve 1982 anayasaları kabul edildi.
  7- 1954 te İnsan Hakları sözleşmesi 1987 ve 1988 de Uluslar arası başvurma hakları, Avrupa birliği uyum yasaları vs. kabul edildi.

DEMOKRATİK YÖNETİMLERDE İNSAN HAKLARININ GERÇEKLEŞMESİNDE KARŞILAŞILAN SORUNLAR
    1- Kamu düzeninin korunmasında baskıcı yöntemler kullanılması
2- Devletin ekonomik gücünün yeterli olmaması
3- Yöneticilerin kendi güçlerini sınırlandırmak istememeleri ve bu nedenle de insan haklarını kısıtlamaları
4- Kamu görevlilerinin görevlerini insan haklarına uygun şekilde yapmaması
5- Halkın eğitimsiz oluşu.